23 Eylül 2013 Pazartesi

ANKARA'DA SONBAHAR GEZMELERİ

"Her gün bir yerden göçmek ne güzel..."
diyor Mevlana...
Ankara'ya taşınmamızla dördüncü kez evimizi değiştirmiş olduk. Yeni yerler yeni mekanlar tanıyoruz böylece. Kendimizce akıyoruz hayatın içinde
"Bulanmadan...
 Donmadan....."
Burası Eymir Gölü...İlk gezimizi buraya yaptık...Öyle şehrin dışında gibi göründüğüne bakmayın, evimize beş dakika mesafede!!!...Merak ettik acaba etrafını yürüyerek kaç saatte dolaşırız diye...12.30 da başlangıç noktasındaydık. 2 saatte yürünüyormuş:)  Ama biz mama molalarıyla saat tam 16.00 da arabamıza varabildik:))))) Bu uzuuuunn yürüyüşten sonra akşam nasıl yattığımı bilemedim tabi. Bizi tek zorlayan bitmek tükenmek bilmeyen arılardı. Ancak kaçarak kurtulabiliyorsunuz burda arılardan(gerçekten doğal bir ortam!!!!!)

"Ankara'yı çok seveceksin" deyip duruyordu eşim gelmeden önce. Doğrusu başlangıçta  nihayet yeni bir şehirde yaşamaya başlayacak olmanın heyecanı içindeydim. İstanbul'un yarış halinden sıyrılıp daha sakin bir yerde yaşamak ve İstanbul'u özlemek istemiştim hep. Garip belki ama gerçek:)))
Bu aralar "Ankara'ya alıştın mı?" diye soruyorlar.
"Ben buraları yaşamışım" diye cevaplıyorum. İstanbul'un 2000li yıllarının başlarında bir şehir burası...Siteler yeni yeni yapılmaya başlanmış, her binanın, evin, işyerinin kapısında bir güvenlik kabini yok, tek tük evlerde alarm sistemi dışında sitelerde bile güvenlik henüz yok.  İSPARK yok, değnekçi de yok' Kaldırım kenarları serbest:)))  Belli yerler ve saatler dışında trafik akıcı...Ve insanlar yavaş...Ama bu yavaşlık kısmıın İstanbul'un eskisiyle bir ilgisi yok burda Anadolu'ya ait bir sakinlik söz konusu:))))))) Bir de Ankaralılar darılmasın ama berbat araba kullanıyorlar! Kimin hangi şeride nasıl ve ne zaman geçeceği hiç belli değil...O kadar kötü ki, sanki burda ehliyetler gazeteden kuponla dağıtılmış gibi:))))) Yani İstanbul'da da başka yerlerde de trafik canavarları var ama hız tutkunu olmak ve hız yüzünden kazaya sebebiyet vermek bambaşka bir olay. Şehir içinde hızınız satte 60 km bile değilken her an kazaya sebebiyet verebilecek potansiyele sahip olmaksa Ankara'ca bir olay bence!!!

Eşimin işleri yoğun olduğundan öyle her akşam bir yerlere gidemiyoruz. Ama bir akşam "hadi gel karanlıkta Anıtkabir'in fotoğrafını çekelim" dedi. Bize 10 km mesafede...Gittik...İşte Ankara'nın en güzel manzarası:



 Yazılarımın arası uzun oluyor diye şikayetler alıyorum. Bundan sonra daha düzenli yazmaya çalışırım. Erteleyince bir türlü başlayamıyor insan..Geçen gün arkadaşım "oynadığınız oyunları yazabilirsin" demişti.
İrem kız bu aralar "Bas bas paraları Leyla'ya" şarkısında hopluyor:))))) Öylesine söyleyivermiştim bu şarkıyı çok hoşuna gitti. Ayaklarının üzerinde bir süre desteksiz durabiliyor artık. Bu şarkıyı duyunca da el çırpıp hoplayıveriyor:)))))
Eşimin arkadaşlarıyla yaptığımız gezideyse ilk kez bir oyun bahçesinde oynadı. İşte fotoğraflar: