5 Aralık 2015 Cumartesi

TAMTAM

Merhaba a dostlar!Bizim kızın yaramazlıkları aldı yürüdü. Ha büyüdü ha büyüyecek derken onunla birlikte hareketliliği de büyüdü:)
Kendime ve dolayısıyla bloga çok az vaktim kalıyor.

Bu yıl yeni yıl kararlarımı alırken "her gün bir yazı yaz" notunu ilk üçe yerleştirdim. Zaten bu yıl basit ve az hedefim var çok olunca insan o hedeflerin arasında boğuluyor yıl sonu bir bakıyorsun çoğunu yapamamışsın. Ben bu yıl beş tane hedef koydum ve gerçekten insanı yormayacak hedefler...

Gelelim İrem kıza...İyi ki diyorum kreşe gidiyor. Yoksa her daim bir faaliyet yaratmak, bitmek bilmez keşif açlığını doyurmak mümkün değil.
Bu Cuma biraz burnu akıyor diye okula göndermedim, öğleden sonra hadi okula gidelim diye ağladı, iyileşmiş efendim sıkılıyormuş:)

Bugün alışveriş merkezinde biraz gezelim dedik oyun alanında atlı karıncaya trene bindi koşturdu amma velakin enerjisi bitmedi. Biz bir kahve molası verelim diye Kahve Dünyası'na uğradık. Molamız yarı oturarak yarı ayakta geçti:)
Bu hareketliliğe bir de çene ekleniyor ki evlere şenlik...Öyle böyle değil, yatana kadar konuşuyor hatta uyumadan önce çok kısa bir sessizlik oluyor sadece...Kime çekti acaba diyoruz eşim de ben de o kadar konuşkan insanlar değiliz sonuçta...

Kahve molasından sonra yılbaşı için açılan hediyelik eşya standını gezelim dedik İrem el yapımı eşyaların olduğu standta tamtamları buldu ve tutturdu "baba çalalım" diye..Babası bir süre çaldıktan sonra "hadi kızm bu son"diyor ama bizimki sonlardırmak bilmiyordu. Derken onun bu haline dayanamayan zenci satıcı abisi başladı çalmaya...İrem'le karşılıklı tamtam çaldılar epey:)
Ben de bu anları kamerya aldım ama biraz fazla kaçırmışım, süre uzun olmuş o yüzden buraya yükleyemedim:(

Bu arada 2 Aralık'ta Ankara'ya yılın ilk karı yağdı:) Şimdi eridi karlar ama hava gerçekten çoook soğuk. O gün kreşten sonra biz de birazcık kartopu oynayabildik İrem'le arabaların üzerinden topladığımız karlarla:)
Madem video ekleyemiyorum bari bir resimle sonlandıralım yazımızı...


Kar topu oynadığımız yılın ilk beyaz gününden... Sevgiyle kalın...




17 Kasım 2015 Salı

EY GRİP GİT ARTIK!!!!!!

Merhabalar...

O kadar hastayım ki anlatamam! Günlerdir İrem Kız ile ilgili gelişmeleri anlatacaktım- 3. yaş gününü kutladık, emziğimizi çöpe attık daha da önemlisi kreşe başladık hatta 2 ay oldu- Ne kadar çok şey birikti yazacak ama ben tam kendimi hazır hissetmiştim ki gribe tutuldum. 
Tam bir haftadır yatak döşek yatıyorum. Nihayet beni boğan öksürük biraz azaldı da bilgisayarımın başına geçebildim.

İrem kızımın üçüncü yaşının ilk kutlamasını evde kendi aramızda yaptık. Asıl parti yarın kreşte olacak. Canım kızım büyüdü artık:))
Doğum gününden bir gün önce kışlık ayakkabı almak için çocuk mağazasına gitmiştik. Ben derin araştırmalarımı sürdürürken İrem de babasıyla oynuyordu. Bir peluş aslancık almış eline "Anne bu benim aslanım olsun mu?" diyordu.
"Bak kızım" dedim. "Bu büyük kızların oyuncağı. Eğer bunu alırsan emziğini çöpe atman gerekecek"
"Tamam o zaman atarım."
"Emin misin?"
"Evet anne gerçekten atarım ben büyük bir kızım"

Kabul ettim ve aslanı aldık. Turuncu renkli olduğu için de adını "Portakal" koyduk. Emziğimizi de alışveriş merkezindeki çöp kutusuna attık.

İlk gece uyumakta çok zorlanmadık. Hatta ertesi gün okulunda bile ağlamamış hiç emzik istememiş. Eh tabi bu kadar kolay olamazdı!!! İkinci gece normalden geç uyudu, biraz mızıklandı ama gece tuvalete kaldırdığımda hiç emzik istemeden uyudu. Yani gece rahattık bu kesinleşti. Amma velakin o gecenin sabahında kreşte hep emzik istemiş. Uyku saatinde gözünü bile kırpmamış hatta inatlaştığı için çişini de altına kaçırmış!

"Bu zamanları atlatacak biraz sıkıntı olur tabi normal" dedi öğretmeni. Ama çok ben çok üzüldüm. Kreşten eve gelirken arabayı biraz uzağa park etmiştim, heyecanla yolda koşturuyordu. Bugün uyudun mu diye sordum ben de bakalım ne diyecek diye. "Uyumadım anne ağladım, zırladım, patladım" demez mi!!! Çocuklar bir alem:)
Neşeyle arabaya doğru giderken birden yine çişini altına kaçırdı. Çok şaşırdım. Kendisi de ağladı. Zar zor eve geldik.
Gözleri zaten kıpkırmızı olmuş uykusuzluktan...Birşeyler atıştırıp biraz lego oynadık ve ben uyumasını kolaylaştırmak için biraz ayağımda salladım, saat 18.00 de uyudu. Bakalım kalkacak mı gecenin bir vakti? Eh napalım bugün de böyle olsun...

Sağlıklı günler dilerim...Ben ayvalı ıhlamur demliyorum çok iyi geliyor...

21 Ağustos 2015 Cuma

EĞİTİMCİ OLMAK KENDİNİ EĞİTMEKLE BAŞLAR

Öncelikle merhaba...
Epey dolu bir başlık yazdım bakalım içeriğini de doldurabilecek miyim? 

Yıllar sonra pedagojik formasyon belgemi aldım. Çok mutluyum:) Eskişehir'e tekrar görüşmek dileğiyle veda ettim, geldim. 


Anadolu Üniversitesi


Şimdi sırada gerçekten eğitimci olmak olabilmek var.

Bunun için içeride attım ilk adımı: Ailede!

Şu ana kadar okuduğum en iyi kişisel gelişim kitabı diyebilirim Birsen Özkan'ın kitabı için..Yabancıların yazdığı bu tarz kitaplardan da okuyup beğendiklerim var elbette ama onlarda bir süre sonra kültürel tıkanıklık oluyor, özellikle yaşanmış örneklerine uyum sağlamak gerçekten zor. Tabi bu benim görüşüm yine de Türk psikolog ve pedagogların daha çok yazması taraftarıyım.

Kitabı henüz bitirmedim ama yazılan teknikleri keyifle uyguluyorum. İrem'le iletişimimiz gerçekten farklı bir boyut kazandı. Tavsiye ederim.

Gelelim İrem kızın bu aralar nelerle meşgul olduğuna...
Tuvalaet eğitimimiz başarıyla tamamlandı. İlk on gün zordu sonrası gerçek bir rahatlık:) ilk bir hafta gece uyuduktan sonra bezlemiştim. Sonra bezlemeyi kestim. Bu kendiliğinden gelişti aslında. Geceleri uyanmazdı, şimdi hemen her gece yatağından kalkıp beni arıyor. Ya yanına gidiyorum ya da onu yanımıza alıyorum. Eh bu arada tuvalete uğruyoruz tabi:) Zaten artık alıştırma külodu bile giymek istemiyor. "Rahatsız ediyor bunlar beni"diyor.  Bugün 16 gün oldu başlayalı ve artık rahatız. Parkta oynarken bile unutmayıp "tuvaletim geldi" diyebiliyor.

Annemler kısa bir süreliğine ziyarete gelmişlerdi. Ankara kazan biz kepçe dolaşıp alışveriş yaptık. Nedeni bir başka yazıda:) Bizi bekleyen çok önemli bir gün var! Bu alışveriş günlerinde İrem sadece bir gün sorunsuz dolaştı bizimle onun dışında tam gaz yaramazdı:)

Nihayet Ankara'da bir çocuk kuaförü bulduk ve gittik. Galiba İrem'in saçları uzunca bir zaman daha kısa kalacak çünkü bütün yaz toka takmayı reddedip sonra da "uuuufff bunlar niye gözüme geliyo yaaa gelmesinler" diye ağladı. Şimdi o da rahat ben de:)


Sanırım sıra ben ne yapıyorum konusuna geldi. Bir an nasıl bağlayacağım diye düşündüm yazıyı. Bazen arkadaşlarım "Ne güzel yazıyorsun Nalan" diyorlar heyecanlanıyorum:) Kendimi illa da beğendirmek gibi bir kaygım yok ama yine de beğenenleri yanıltmak istemem:)

Ben hem akademik hem sosyal-kültürel olarak bir eğitimci olmaya çalışıyorum. Sevdim bu mesleği! Başlarken acabalarım vardı şimdi onlar çok geride kaldı. Nereden nereye geldim. Benim de bir başucu kitabım var artık bu yıl da gece gündüz ona çalışmakla geçecek:)


Çalışmak... Çalışmak..... Çalışmak.... 2015'i en iyi özetleyen kelime...
Karşılığını almak dileğiyle....


15 Ağustos 2015 Cumartesi

HAYAT AKIYOR-MUŞ

Kpss bitti... Kaldım mı tek başıma:) Offf nasıl bir sene geçirmişim ben böyle...
Emeğimizin karşılığını alabilecek miyiz yoksa daha emek vermek gerekecek mi onu göreceğiz artık! Ama kpss gerçekten o kadar yordu ki beni şu an ne yapsam yorulmuyorum diyebilirim:)

Hayat kolay geliyor yani...Üstelik kapıdan dışarı burnumu uzatmadan çalıştığım tüm günlerin de acısını çıkartasım var. Yalnız her şeyden önemlisi kafamda yeni fikirler var: Yazmam lazım...Yoksa enerjimi atamam. Evde temizlik ve yemek yaparak da ziyan edemeyeceğim enerjimi çünkü bir şey kazandırdı bu geçtiğimiz sene bana o da şu ki eskiden ciddiye aldığımız şeyler teferruatmış!:)

Haftalarca uyku sorunuyla mücadele ettim. Hala da ediyorum. Geceleri herkes uyuduktan sonra çalışmaya alışmış bünyem geceleri uyumayı kaldıramıyor:)
Şimdilik biraz destek alıyorum. Düzenli değil ama bu günden itibaren düzenli alacağim yoksa gün içinde enerjim düşüyor. Biraz da kendime bakmam lazım. Zira ne olursa olsun hayat güzel be!

Bugün kavurucu sıcağa aldırmadan Bahçelievler'e gittik. Şöyle bir turladık sıcakta fazla dolaşmak mümkün olmuyor. Yemeğimizi Mc Donalds'da yedik. Oyun parkı olan bir yer bulmak şart yoksa İrem kızı tutmamız imkansız...
Yemekten sonra sanki çok hafif bir öğün olmuş gibi(!) üstüne de oranın meşhur dondurmacısından dondurma alıp parka gittik...Hayat İrem'e güzel valla gönlünce oynadı bir de arkadaş buldu biz de bankta oturup sohbet ettik eşimle...
Nihayet İrem'e çok fazla müdahale etmeden parkta öylece oturacağımız günlere gelmişiz, şahane!

Eve gelince yine ben hariç herkes uyudu:) Ben de fırsat bu fırsat blog  yazayım dedim. Akşamüstü piknik planım vardı aslında ama burada hava patlamak üzere malesef...Hemen parlak bir ev eğlencesi bulmam lazım.

Hayat akıyor...Gerçekten...Her ne yapıyorsanız keyifle yapın. Ben öyle yapıyorum artık.
Sevgiler...

İrem kız bugün 33. ayını doldurdu:)





12 Ağustos 2015 Çarşamba

Tuvalete gidiyoruz

Bugün önemli bir gündü İrem kız için...Artık büyüdü ve kreşe başlama zamanı geldi.  Bugün okulunu ziyaret edip başvurusunu yaptık:)
Bizim başlamasını istediğimiz kreşte tuvalet eğitimini almış olma şartı var. Gerçi bizim de artık zamanımız gelmişti. Birkaç gün sonra 33. ayımızı dolduruyoruz.

Başlamadan önce tuvalet eğitimi benim için en can sıkıcı konuydu. Evde sorun yok ama dışarıda tuvaleti kullanırken nasıl olur nasıl yaparız hep aklımı kurcalıyordu. Ama kaçış yokk bezleri atacaktık elbette!

Her çocuğun tepkisi tavrı farklı olduğu için tuvalet eğitimi de her çocuk için bambaşka bir süreç bambaşka bir serüven:) Biz İrem'e 2 yaşına gelmeden lazımlık almıştık. Ara sıra bezli hatta bezsiz oturtup tuvaletini buraya yapacağını anlatıyorduk. Oyuncak hayvanlara çiş yaptırmak ya da sizinle birlikte tuvalette vakit geçirmesine izin vermek bu eğitimi çocuk için bir korku olmaktan çıkarıyor diye düşünüyorum. Bahar aylarında bir denememiz olmuştu hatta! Ama başlarda altını çok sık ıslattığı için hasta olmasından korkup hemen o gün vazgeçmiş bezini tekrar takmıştık. Şimdi düşününce iyi de yapmışım diyorum çünkü tuvalet eğitimi bizim için pek de zor bir süreç olmadı. Darısı tüm anne babaların başına!

İlk gün çok yorucuydu neredeyse 15 dakikada bir kirlenen külotları yıkamaya yetişememiştim. Ama ikinci gün birkaç kaza hariç her şey yolunda gitti. Tablet bilgisayarı banyoya koyup tuvalet temalı şarkıları açıp biraz daha uzun oturtunca kakasını bile yaptı. Benim korkum en çok buydu çünkü bazen çocuklar bundan korktukları için kaka yapmayıp birkaç gün tutabiliyorlarmış.

Lazımlığı hiç kullanmadık tuvalet adaptörü almıştık hep klozete oturdu. Uzmanların görüşü de tuvalet adaptörlerinin kullanılması yönünde(bilgi) çünkü zaman zaman salona kadar getirilen lazımlık tuvaleti gelince tuvalete gitme alışkanlığının kazanılmasını geciktirebiliyormuş.

Başlarda 15 dakikada bir tuvalete götürdük sonra her gün süreyi kademeli olarak uzattık. Bugün bir haftamızı tamamladık. Şimdi 1,5-2 saat tuvaletimizi yapmadan parka bile gidip oynayabiliyoruz.

Ödül verme konusuna gelince, bu konuda farklı görüşler olabilir ama ben ödül taraftarıydım ve taraftarıyım. İlk günler her tuvalete yapıştan sonra bir küçük parça çikolata verdim. Bunu için minik minik paketlenmiş çikolatalar var kullanabilirsiniz. Sonraki günlerde arada bir verdim. Eğitimciler buna değişken aralıklı pekiştirme tarifesi der:) Şimdi gün içinde hiç ödül vermiyorum bazen onun aklına geliyor "Annne çukulata versene çişimi yaptığım içinn" diyor. Veriyorum, " Kakamı yaparsam iki tane di mi annecimmmm" diyor:)

Şimdilik gece uyuduktan sonra bezini bağlıyorum. Gece bir kez yapıyor uykusu ağır olduğu için henüz tuvalete götürmeyi başaramadım. Korkutmak da istemiyorum. Ama sabah kalkınca ilk çişini tuvalete yapıyor. Hatta ben hiç karışmıyorum kendisi "Anne çişimm" diyor.
Bizden şimdilik bu kadar...
Bu yolda tüm annelere sabır ve başarı dilerim.





2 Ağustos 2015 Pazar

TATİLLL

Güzel günler bizi bekler diyerek giriş yapmak istiyorum....
Ayrıntılar ilerleyen zamanlarda:)


Bu yaz Kabatepe-Özdere arası çifte tatil yapmış denize kuma güneşe doymuş olarak evimize döndük. Deniz ve güneş dinginleştiriyor insanı. Ankara bile gri görünmedi gözüme o derece:)

İrem kızım tatilin sonuna doğru biraz hastalandı. Ciddi bir şey değil ama burnu çeşme gibi akıyor, ilaç veriyorum. Onun dişinda keyfimiz yerinde. Bronzlaştık geldik. "Anne" diyor, "ben de senin gibi kahverengine dönmüşüm" :)

Şimdi bizi önemli işler bekliyor. Tuvalet eğitimine başlıyoruz. Bakalım neler olacak...Birkaç gün iyileşmesi için bekleyeceğiz tabi. Tuvalet eğitimiyle ilgili kitaplara bakıyorum. konuyla ilgili çocuk şarkılarını öğreniyorum:)
Ardından kreşe kayıt yaptıracağız. İrem kızım artık büyüdü. Bıcır bıcır arkadaşlarıyla oynasın. Hem benim etkinlik limitim de doldu yani:)

Önümüzdeki ay için işin  en zor kısmı zaten zar zor yemek yiyen kızıma tatilde kaybettiği yarım kiloyu geri aldırmaya çalışmak olacak:(

Bu kadar peşinde koştuğumuz halde nasıl oluyor da kilosu hep düşük? Biz peşinde koşmuyor olsaydık daha da mı zayıf olacaktı yoksa kendisi yemeyi öğrenir miydi? Bilemiyorum,  Bizim evin tatil dönüşü Sokrat Tartışması da bu!
Yeterince kendi haline bırakmayı beceremiyorum galiba. O kadar uzun süre yemiyor ki insanın içi el vermiyor.
Bu ara yemekle çok işimiz var çook...Bakalım göreceğiz...








Bu iki kare tatilde İrem"in bir günde en fazla zaman geçirdiği iki faaliyet!
Akşama kadar plajdaydık. Denize girmeyi o kadar seviyor ki kolluklarıyla yüzmeyi iki günde öğrendi. Artık küçük cadıyla yanyana yüzüyoruz.
Akşamları yemekten sonra ise en sevdiği şey dev satranç tahtasında oynamaktı. Bütün taşların ismini öğrendi. "Satranç çok güzel anne" diyor. Önce bütün taşları devirip sonra hepsini doğru yerine koymaca oynadı babasıyla hemen her akşam.
O taşları taşırken gösterdiği çaba da da takdire şayandi:) Haa bir de illa ki At'ın üstünde dıgıdık oynamak var , olmazsa olmaaaz!
Tatilimizin özeti böyle... Umarım artık daha sık yazarım. Kreşe de başlayınca kaydedilmesi gereken çok şey olacak.
Görüşmek üzere....


11 Mart 2015 Çarşamba

DEFNE'NİN GELİŞİ

İrem kız kuzeni Defne'yle ilk tanıştığında ikisi de minicik birer bebekti.
Şimdi ise bıcır bıcır koşturup duran iki yaramaz olmuşlar...Tabi İrem yaramazlık konusunda Defne'den epey ileri yani:)))

Karlı günlerin sonlarına doğru geldiler bize...
Defne'nin doktor kontrolleri muayeneleri derken beş gün kuş gibi uçtu gitti...Ne zamandır şu ekranın karşısına geçip yazamadım.
Bu buluşma İrem için çok iyi oldu...Her ne kadar paylaşmayı hala öğrenemediyse de "Aaa bak Defne yiyor" deyince yemediği şeyleri de yemeye başladı. Örneğin yumurta sarısı...Bu arada kızım kayısı kıvamında yumurta seviyormuş da ben hep katı veriyormuşum ben de bunu öğrendim.

Bir de portakal mandalina gibi meyvelerin suyunu içmeye başladı bardaktan pipetle...Buna gerçekten çok sevindim. Şimdi bir katı meyve sıkacağı sipariş verdik bakalım. Elma ve havucu da çok seviyor onların da suyunu içer diye düşünüyorum.

Defne gittikten sonra epey bir zaman evde "Defne Defne nerdesin çık ortaya" diye dolaştı. "Anne Defne evine gitmiş" der oldu sonra. Şimdilerde "Defne yine gelsin" diyor. Elindeki her oyuncağı çekip alarak Defne'yi çok ağlatmış olsa da özlüyor demek ki...

Buyrun fotoğraflar




30 Ocak 2015 Cuma

KEDİ YILI

Yeni yılın ilk yazısını,bu yıl aldığım en içten hediye olan "kedi kapaklı" not defterimden aynen alıntılıyorum, Bu vesileyle bana bu hediyeyi gönderen güzel dostuma da teşekkür etmiş olacağım.
içten ilişkilerin artık kurulamadığı düşüncesine inat, biz birbirimizi senede bir kere bile(!) göremiyor da olsak çok iyi arkadaşız.

Psikoloji testlerinde bir soru vardır. Belki siz de rastlamışsınızdır "En sevdiğiniz hayvan hangisi?" diye. Bu soruya verdiğiniz cevap sizin özdeşleştiğiniz,karakter özelliklerinizi yansıtan hayvan oluyor.
Ben bu sorunun cevabına hiç "kedi" dememiştim. Açıkçası, kediler ne yapacakları pek belli olmadığından beni ürkütürlerdi hep. Bu defterin kapağında yazılanları okuyunca hem kediler hakkında ne kadar yanıldığımı fark ettim hem de dışarıdan nasıl göründüğümü...
"Kediler özeldir...Başka bir dünyadan gelmiş gibidirler. Mekanda neresinin en huzurlu olduğunu bulmaları sadece birkaç saniyelerini alır. Asla kimsenin efendileri olmasına izin vermezler...Onlar kendilerinin efendileridirler. Ama sevgilerini sizinle paylaşır, sizi sizden daha çok hissederler...Kısaca hayranlık uyandırırlar." yazıyordu defterin kapağında:) Onun için de ayrıca teşekkür ederim.
                             ***

Yeni yıla İstanbul'da girme kararını bir ay öncesinden verdik ve her hafta hava durumunu takip ettik. Kar yağar da gidemeyiz diye çok korktuk açıkçası...Son hafta hava tahminleri "sulu kar" deyince düştük yollara...Ne sulu karı yol boyunca lapa lapa kar yağdı. Bolu yolunda iki defa yolda kaldık. 5 saatlik yol oldu 7,5 saat!
İstanbul'a girdiğimizde artık gerçekten tükenmiştik ki, İstanbul bize bir iyilik yaptı, hiç trafiğe kalmadan eve ulaştık.

Gurbette olmak ne zormuş!
Eskiden eşim izine ayrıldığı ilk dakika itibarıyla toparlanıp memlekete gitmeye çalışır ben de ona "iki ayağımı bir pabuca sokuyorsun kaç gün izin var yarın çıkarız ne olacak"derdim.
"Bunu anlaman için gurbette olman lazım" derdi. Hakikaten bu çok farklı bir hismiş...

Ruhumu İstanbul'dan almışım, karmakarışık! Yaşamımın kökleri burda işte...Ohh be eve geldik:) Köprüden geçerken içimdeki kıtalar kavuştu!!!

Bu arada fark ettiniz mi yazmayı ne kadar özlemişim. Bu İrem'in blogu halbuki!

Birkaç resimle süslemek istiyorum yazımı...Tatilimiz bir solukta geçti yeni yıla yepyeni bir enerjiyle girdik...Sanki bu yıl çok güzel olacak:)
Ankara'ya döndüğümüz akşam baktık ki süprüzler devam ediyor. Saat 9-10 gibi kar yağmaya başladı birden ortalık beyaza bürününce giydik kar kıyafetlerimizi attık kendimizi dışarı...İşte güzel bir yılın ilk kareleri
                                               Bir gece vakti...Yılın ilk karı
                                               Hepinize iyi seneler
                                               İrem karla tanıştı...Geçen sene küçüktü farkına                                                        varamamıştı
                                               10 gün boyunca hep kar topu oynadık
                                               Bu bakışlar kime benziyor acaba