6 Eylül 2014 Cumartesi

KARINCA KADIN

Geçenlerde internette gezinirken görmüştüm bir anket yapmışlar. Soru şu:
"Sizce biz kadınlar annelerimizden daha mı çok çalışıyoruz, daha mı az?"
Soruya cavap olarak çoğu kadın "Daha az çalışıyoruz" demiş. Gerekçe olarak da çamaşırları bulaşıkları makinelerin yıkamasını göstermişler.
Bana kalırsa daha çok çalışıyoruz. Kesinlikle daha çok yoruluyoruz! Evet çamaşır yıkamıyoruz belki bulaşık da nadiren yıkıyoruz ufak tefek şeyler...Ama düşünün, çocuklarımızı sokağa tek başlarına yollayamıyoruz, eminim birkaç şanslı azınlık dışında komşunuza bile emanet edebileniniz yok. Her daim peşlerindeyiz. Teknoloji olmasaydı çamaşıra bulaşığa vakit olmayacaktı zaten!!! Kapımızın önünden sütçümüz geçmiyor atık ya da ne bileyim "domates biber patlıcan" arabaları yok! Onun yerine siz arabanıza binip markete gidiyor,kasada sıra bekliyor sonra eve gelip yemek yapabiliyorsunuz.
Çocuklarımızın oyun özgürlükleri iki apartıman arasındaki minyatür parklara sıkıştırıldığından beri biz onları oyun gruplarına taşıyoruz. Modern dünya böyle gerektiriyor, sosyalleşsinler istiyoruz.
Sadece evinin işleriyle bağıyla bahçesiyle çocuğuyla meşgul olan kadın figürü, tarih devirlerinin öncesinde kalmış gibi biz modern(!) metropollüler için,
İşte çalış, evde çalış, bir de çocuklar için hem ayrı ayrı hem bir bütün olarak "psikolojik" çalış,,,Bizim de otomatik bir makineden farkımız yok gibi duruyor:)
Velhasılkelam modern kadın daha çok çalışıyor çünkü enerjisini çok farklı işlere yönlendiriyor. Benim fikrim bu yönde.

Gelelim İrem kızın Cumartesi keyfine...


Eşim cuma günü eve telefon etti "Brunch için yer ayırttım" dedi. Çocukla yemekli aktiviteler pek tadında yapılamıyor elbette ama biz bu güzel havanın ve sonbahara girmeden önceki son virajın tadını çıkartmaya karar verdik. Mogan Gölü'nün yolunu tuttuk. İki deniz aşığı insan bir arada olunca nerde su varsa oraya doğru akıyoruz:)
Kahvaltımızı sırayla ettik. İrem kız dışarıda hiçe yakın yediği için onu sandalyede tutmayı pek başaramıyoruz. Bir keresinde zorlamıştım otursun diye ciyak ciyak ağlmaya başlayınca almıştım ağzımın payını. Onun için bu sefer sırayla yemeği tercih ettik. İrem de bu arada top oynadı, parkta kaydıraktan kaydı, salıncağa bindi,
Saat 11,30 dan sonra hava gerçekten çok sıcak olmaya başlamıştı. Parkta oynamak eziyete dönüşünce dönmeye karar verdik. Zaten iyi ki de dönüp dışarıda kalan işlerimizi halletmişiz çünkü akşam hava birden karardı yağış başladı.
Dışarıdaki işler dediğim de iki üç haftadır Gölbaşı'ndaki pazara gidiyoruz. Aslında lojman içinde her türlü imkanımız var ama ben pazara gitmeyi seviyorum. Pazara gidildiğinde evin bereketinin arttığına dair bir inancım var. Marketten alışveriş yaptığımda haftada iki üç kez ne pişirsem derdine düşen ben pazardan lışveriş yaptığımda o hafta boyunca evde en az bir çeşit pişmiş yemek olduğunu farkediyorum. Hem İstanbul'da alışık olmadığımız direk köylülerin pazara getirdikleri sebze meyvelerden de alma şansımız oluyor burda. İnanın pazardan köy yumurtası bile alıyorum. Çok lezzetliler!
Bugün İrem'in keyfi oldukça yerindeydi. Ona hitap eden gezmeli tozmalı parklı bahçeli faaliyetler vardı. Benim de keyfim yerindeydi çünkü Eylül ayı geldi...Bir kış çocuğuyum doğal olarak kışı severim. Yağmur yağsın kar kaysın beni benden alır! Bir deniz aşığıyım..Yaza bayılırım...Deniz olsun kum olsun yemek içmek aramam...Ammmaaaaa gelin görün ki Balık burcuyum: Melankoli damarlarımda var:) En üretken olduğum en çok şiir, en çok yazı yazdığım mevsim sonbahardır.
Gidenleri uğurlarım, gelecek olanların hayalini kurarım,
Sizlere de hayaller dolu bir sonbahar dilerim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder